HAREKETLENME, YÜRÜME, BAĞIMSIZLIK

Yazar : Layza OVADYA, Uzman Psikolog – Oyun ve EMDR Terapisti

Bu döneme kıyasla hareket anlamında pasiflik diye nitelendirebilecek süre içinde, sadece yemekle değil; zihinsel, sosyal, duygusal olarak da beslendiler.

İnsan hayatında kendi kontrolünün dışında olan özel dönemler vardır, 11-24 ay arası yürümeye-konuşmaya-oyun grubuna-inatlaşmaya başlama, 5-6 yaşında sorularıyla sizi çıkmaza sokmaya-yeniden inatlaşmaya ve ilkokula başlama, daha sonra ön ergenlik- ergenlik ve  merdivenin diğer basamakları…

Her çocuk farklı gelişim hızında ama aynı gelişim basamaklarından geçer. Bebek önce başına, sonra gövdesine en son ayaklarına hakim olurken, yine önce koluna, sonra eline, en son parmaklarına söz geçirebilir. Yürüyebilmesi için başka becerilere de ihtiyacı vardır. Genlerin etkisi kadar (anne-babanın yürüme yaşı da önemli), beynin gelişmesi, olgunlaşması, fiziksel ve karakter özellikleri de etkilidir. Başta hızlı geliştiğini düşündüğünüz, erken emeklemiş veya sıralamış bebek biraz temkinliyse yürümemek için direnebilir. Bir başka bebek, içgüdüsel hareket edip emeklemeden de yürüyebilir, oyuncak yarış arabaları gibidir.

Yürümeye yakın veya yeni yürümeye başlayan çocuğun cesaretlendirilmeye ihtiyacı vardır. Sizin bu dönemdeki yaklaşımınız, onun sizinle ve çevresiyle olan ilişkisini birçok yönden etkileyecektir.  Kısıtladığınızın farkına varmadan, yapabileceği hareketleri onun adına kolaylaştırır veya onun adına yaparsanız, merakının yeterli gelişmemesine, özgüvenin temel taşlarından birinin zedelenmesine sebep olabilirsiniz. Örnekle belki daha açık olacak: Oyuncağını almak için veya size gelmek için emekleyen veya küçük dengesiz adımlar atan çocuğunuzun işini farkına varmadan oyuncağı yaklaştırarak, siz ona yaklaşarak veya kucaktan indirmeyerek, devamlı onu taşıyarak hareketini kısıtlıyor olabilirsiniz. Eğer, nesneleri, etrafına çıkan yenilikleri incelemesine izin vermezseniz, kendi kendini oyalamak yerine sizinle kalmayı tercih edebilir. Diğer taraftan, çok da özgür bıraktığınızda, size asilikle meydan okuyabilir. Sınırlara da ihtiyacı olduğu unutulmamalıdır. Dozu iyi ayarlandığında gelişimine olumlu destek sağlayacağını düşünerek hareket etmenizde fayda vardır. Salonun ortasında, ulaşabileceği sehpada duran, tehlikeli olmayan bir bibloyu eline ilk aldığında birlikte inceledikten sonra dokunulmayacağını öğretebilirsiniz. Siz olmadığınızda dokunmayacak demek de değildir!

Biraz daha temkinli çocuğu, fiziksel gelişiminde bir problem yoksa, yürümesi için cesaretlendirmek gerek. Kendi ağırlığını tutunarak taşımayı öğrenme aşamasında önce balerin gibi durmayı öğrenir, sonra ayaklar düzleşir, sonra da ayaklar dışa dönerek daha iyi denge kurar.  Bacağınıza tutunarak dengede durmasını sağlayın ama yürümeyin veya ulaşabileceği ve tutunabileceği bir sehpanın üzerine oyuncaklarını koyun. Ayakta durmasını, dengesini hissetmesini sağlayabilirsiniz. Bir başka öneri eğer tutunarak geziyorsa mobilyaları yuvarlak şeklinde dizebilirsiniz, üstüne de birkaç oyuncak koyarsınız, çift elden tek el tutunarak yürümesini desteklemiş olursunuz. Güven kazandıktan sonra mobilyaların arasını yavaş yavaş açarsınız. Bacaklarınızın arasında çift el tutunarak giden çocuğa, karşısına kısa mesafeli bir hedef  koyarak (anne-baba-oyuncak), ara ara tek ele geçmesi için destekleyebilrsiniz. Durup size baktığı zaman el yerine, bacağınıza tutunmasına izin verebilirsiniz çünkü o sırada elinizde bir kitap olabilir! Dolayısıyla da onun elini tutacak durumda olmayabilirsiniz!

Temkinli çocuk, ayakta dengesini sağladığını gördükçe hareket etmek isteyecektir, bu sırada ‘dikkat et’ şeklinde uyaran biri çevresindeyse, kendince tehlike sezer ve hareketini kısıtlayabilir. Halbuki, hareket etmek öğrenme, sosyalleşme gibi becerilerini kazandırmanın dışında, mekan bilincini de geliştirir. Yani hareket  ederek mesafe ve yön kavramını da anlayabilir. Pusette otururken mesafe kavramını öğrenmek biraz zordur, ancak bir yerden bir yere emekleyerek veya yürüyerek gittiğinde yani mesafeyi yaşadığında öğrenir.  Mekan becerisinin gelişimi zaman alır. Mesela bir yap-boz parçalarını yerleştirmek, küplerle bir şeyler inşa edip devirmek, nereye gideceğini önceden planlayarak kestirme yollar bulmak (koltukta karşısında oturan babaya giderken, yan koltuğun arkasından dolanmak yerine, karşı yönü hedeflemesi) gibi deneyimlerle gelişir. Yani yaşayarak, engellenmeden öğrenir.

Hareket etmek; emeklemek, emeklerken tutunup kalkabilmek, çömelmek (yere düşeni beraber almayı deneyin), ayakta düşmeden uzun süre durabilmek, yalpalayarak yürümek olarak düşünüldüğünde, çocuk hareket etmeye başladıktan sonra, çevresindekiler sürekli  onunla daha fazla iletişim kurmak ve ilgilenmek zorunda kalır. Onunla, yaptıklarını yorumlayarak konuşup, yardım edip, hayatına yeni deneyimler kazandırırken işin içine bir de sizin tepkileriniz de ekleniyor. Yürüme aşamasına gelmiş anne-babalar olarak tepkilerinizin kontrollü olmasında fayda vardır.

Çocukların gelişimi, başlangıçta düzenli bir seyir izlemez, ani sıçramalar ve ilerlemeler ortaya çıkar. Hareket etmek, onun için çok büyük bir ilerlemedir. Bu ilerlemedeki gelişme, aynı anda hafıza ve kavrama gibi zihinsel boyutta de gerçekleşir. Heyecanı ve farkındalığı uyarıcı malzeme sağlamak  ve ortam yaratmak öğrenmeye yardımcı olur.

Francoise Dolto der ki: “insanlar arasındaki bütün gerçek ilişkilerin temelidir ayrılık”. Bu konuyla ilgili olarak, yürümeye başlama da bir ayrılık sürecinin başlangıcı olduğundan özellikle annelerin, bağımsızlığı desteklemesi gerekir.