KARDEŞ KISKANÇLIĞINI ANLAMAK

Yazar : Yaprak VEZİROĞLU, Uzman Psikolojik Danışman – Psikolog

I: DOĞUM ÖNCESİ VE SONRASI

Çocuğu kardeşinin doğumuna hazırlamak

Aileler yeni bir bebek beklerken, çocuklarını buna hazırlamaya uğraşırlar. Hamilelik ve doğum sonrası ile ilgili bilgiler verirler. Bu iyi bir yöntemdir. Neler olacağını bilmek, kaygıyı azaltır.

Ancak kendimize şu soruyu sormalıyız: Kardeşin varlığına önceden hazır olmak, çocuğun doğumdan sonra yaşayacaklarını kolaylaştırır mı? Olaylara hazırlıklı olunabilir ama duygulara önceden hazırlık yapılamaz. Neler olacağını bilse de, neler hissedeceğini ancak kardeşi var olduktan sonra deneyimleyebilir. Bu, anne ve baba adayları için de geçerlidir. Önemli olan birlikte bu süreci geçirirken, ebeveynin de duygularını çocuğuyla paylaşmasıdır. Eğer anne ve baba çocuğuna ne hissettiğini anlatmazsa, çocuk bu duyguların konuşulabileceğini bile tahmin edemez. Duygusal tedavinin tek yolu vardır, o da duyguları fark etmek, dile getirmek, kabul etmek ve bununla başa çıkmak için yöntemler bulmaktır. “Ben kardeşimi kıskanıyorum” diyebilmesi için, çocuk eleştirilmeyeceğini bilmelidir. Bu nedenle çocuğu eleştirmeden dinlemek, kardeş kıskançlığının en önemli ilacıdır. Eğer “ne kadar ayıp, o senin kardeşin, onu sevmek zorundasın” denirse, çocuk anne babasının sevgisini kaybetmemek için kıskançlığını bastıracak, fakat onların olmadığı yer ve zamanda gizlice fantazisini gerçekleştirmeye çalışacaktır (çimdikleme, ısırma, vurma, vb.) Ebeveynin yanında ise sertçe sevme ile yetinecektir, ya da mükaemmel ağabey/abla rolünü oynayacaktır.

Yaşanan gerçek duygu kardeş kıskançlığı değil, annenin kaybıdır:

Hiçbir çocuk annesini kaybetmeye dayanamaz. Anne doğum için hastaneye gittiğinde çocuk ve anne birbirinden bir süreliğine ayrılır. Bu ayrılık nedeniyle (hele bu süre elde olmayan nedenlerle uzarsa) çocuk “terkedilmişlik” duygusunu yaşayabilir ve nedeni olarak kardeşini suçlayabilir. Anne, kucağında “yeni” bir bebekle eve geldiğinde, başka bir bebek bulmak için kendisini bırakıp giden annesine öfke duyar. Ayrıca anne yeni bir bebek istediğine göre, artık kendisini yeterince sevmiyor olmalıdır. En muhtaç olduğu şeyi, yani “sevgi”yi kaybetme telaşına kapılan çocuk için, bu durumun tek çaresi kardeşinden bir an önce kurtulmaktır.

Öfkeli çocuk nasıl yatıştırılır?

Yeni kardeşi olan çocukların genellikle çok fazla hareketlendiği ve sık sık öfke nöbetlerine kapıldığı görülür. Öfkeli davranışlar, söze dökülemeyen duyguların harekete yansımasıdır. Bu nedenle tedavisi de “konuşmak”, yani dili kullanmaktan geçer.

Çocuğun asıl kaygısı “annenin sevgisini kaybetmek” olduğundan, önce bu inancı geçersizleştirmeye çalışmak gerekir. Bu amaçla çocuğa sevgimizi olabildiğince göstermek en iyi yöntemlerdendir. Ancak herşeye rağmen çocuk yine de anne babanın sevgisini sorgulamaya devam eder. “Beni hala seviyor musunuz?”, “Onu mu beni mi daha çok seviyorsunuz?” gibi sorularla sık sık duygularını dile getirmeye çalışır. Aslında bebeğe harcanan zaman ve emek göz önüne alındığında böyle bir endişeye kapılmakta haklı olabilirler, çünkü bebekler çok zaman isterler, oldukça da tatlıdırlar. Sadece anne ve baba değil, çevredeki tanıdık-tanımadık herkes artık bebeğe daha çok ilgi göstermekte, hediyeler getirmektedir. Büyük çocuk “ikinci plana” atılmışlık duygusunu yaşar. İlgiyi çekmek ve fark edilmek için gerekeni yapar. Genellikle en iyi yöntem yaramazlıktır, çünkü bu yolla ilgi çekmek garantidir. Çektiği ilgi “azarlanma” şeklinde de olsa, yetişkin biri onunla göz göze bakacak, onunla ve yalnızca onunla konuşacak, sözünü dinlettiğinden emin olmak için tüm ilgisini ona yönlendirecektir. İşte bu da çoğu zaman yeterlidir!

Kızgın çocuğun kardeşine zarar verdiği görülebilir. Bu durumda yapılması gereken hemen davranışa (duyguya değil) net bir sınır koymaktır: “Kardeşine vuramazsın! Kızgın olduğunu anlıyorum (duygunun kabulü), ama bunu kardeşine vurarak çözemezsin. Kimsenin ne sana, ne de kardeşine zarar vermesine izin veremem, çünkü ben sizin annenizim ve görevim sizi korumak. Lütfen gel bu konuyu konuşalım” diyebilirsiniz. Konuşarak duygularını boşaltmasını sağlamalısınız. Çocuğunuz “kardeşimi istemiyorum, onu geri gönder”, ya da “onu camdan aşağı fırlat”, ya da “böcek olsa da onu ezsem” diyebilir. Bu sözler sizi korkutmasın, “ne kadar kızgın olduğunu anlıyorum” diye cevap verebilir, ona sarılarak onu ne kadar sevdiğinizi, kardeşi olsa da ondan asla vazgeçmediğinizi hatırlatabilirsiniz. Böylece öfkesi kabul edilmiş hissseden çocuk, sakinleşecektir. Sonra önerdiği yöntemler hakkında konuşabilirsiniz. Kendiniz de duygularınızdan (yorgunluk, çaresizlik, vb.) söz edebilirsiniz.

Konuşamayan küçük çocuklar için kızgınlığını davranışla ifade edebileceği uygun bir yöntem bulmalısınız. Örneğin bir fırlatma yastığı edinebilir, ya da yumruklamak için yumuşak ayısını ona hedef olarak gösterebilirsiniz.

ÖNEMLİ: Eğer agresif çocuğunuzu cezalandırırsanız (örn. döverek), çocuğunuzun şiddet içeren davranışları bitebilir. Ancak kızgınlığı yok olmayacağı için, bu duygusu öfke nöbetleri, gece korkuları, yatak ıslatma, vb. şekillerde kendini göstermeye devam edecektir .

II: KARDEŞ KAVGALARI

1. Çocukların kavgalarının en büyük sebebi, anne babanın zamanını paylaşamamaktır. Her gün çocuklarınıza ayrı ayrı kısa da olsa bir zaman ayırın. İkisi de sizi kimseyle paylaşmadan, sevginizden emin oldukları bir zaman geçirebilsinler.

2. Kavga ettiklerinde araya girip onları dinlemek, haklıyı haksızı ayırt etmek ve haksızı cezalandırmak pek önerilmez. Çünkü kimin haklı kimin haksız olduğu karmaşık bir konudur. Biri diğerini kızdırmış, bu nedenle tepki almış ise suçlu tek kişi değildir. Ancak yine de birbirlerine vurmalarına izin vermeyin, vuranın bu davranışın sonucunu yaşamasına izin verin. Siz araya girmezseniz aralarında bir süre sonra anlaşmaları daha kolay olacaktır.

3. Küçük olanı korumayın. Bazen küçükler büyüklerden çok daha zalim olabilirler.

4. Büyüğün ezdirmeyin, haklarına saygı gösterin. Buna kardeşinin de uymasını sağlayın.

5. Birbirleriyle anlaşamıyorlarsa, onları ayırın. Bir süre ayrı vakit geçirdikten sonra sakinleşeceklerdir.

6. Onların çözümü bulacaklarına güvendiğinizi söyleyin ki bu konuda çaba göstersinler.

7. Uğruna kavga edilen şeyi ortadan kaldırın.

Kısa kısa soru ve cevaplar:

Kardeş için en uygun zaman nedir?

Anne ve babanın kendini kazır hissettiği zamandır.

Tek çocuklar problemli midir?

Bu, anne ve babanın çocuk yetiştirme yöntemlerine bağlıdır.

Büyük olana ne kadar sorumluluk verilmelidir?

Alınan yeni rol onların hazır olduğu biçimde olmazsa sorun yaratır, ablalık/ağabeylik sorumluluğu ağır gelir. Bu nedenle “Sen artık ağabey/abla oldun” sözünü dikkatle kullanmak gerekir. Ablalık veya ağabeyliğin olumlu yönleri vurgulanmalıdır. Örneğin “artık abla oldun, yaramazlığı bırak da kardeşine iyi örnek ol” denirse abla olmak ona zor gelir. Ama “istersen kardeşinin ablası olarak bezini getirebilir ve bana büyük bir yardım yapmış olursun” denirse o da kendini olayın bir parçası olarak kabul eder, kendini değerli hisseder.

Ya kendisini de emzirmemi isterse?

Bu durumda kibarca “çok istersen deneyebilirsin, ama sen bardaktan süt içmeyi becerebiliyorsun, çünkü büyüdün. Kardeşin henüz bunu yapamadığı için bu şekilde beslenmek zorunda. Sen de bebekken aynı onun gibi süt emmiştin.” diyerek beklentinizi ima edebilirsiniz. Bir-iki denedikten sonra bebekliğin pek de keyifli olmadığını anlayıp vazgeçecektir.

Sık yapılan yanlışlar:

1. “Kardeşini senin için yaptık”: Bu çok ağır bir sorumluluktur. Yeni doğacak olan çocuk, en başta anne ve babanındır, sorumluluk onlardadır. Çocuk yapma isteği ve kararı yalnızca onlarındır. Ayrıca çocukların her istedikleri yapılmaz. Anne ve baba durumu değerlendirir, uygun bulduğu istekleri gerçekleştirir.

KISKANÇLIĞI AZALTMAK İÇİN BAZI ÖNERİLER

1. Çocuğunuzun yeni bebekle ilgili merakını gidermek için ona sizin kontrolünüz altında dokunmasına izin verin. Bebek sizin kucağınızda iken büyüğün onunla konuşmasını isteyin. Dokunma ve iletişim, ikisinin de gelişimi için çok önemlidir.

2. Çocuğunuzun bebekle nasıl oynayacağını ya da dokunacağını öğretirken “hayır” lardan kaçının. “Hayır, bebeğin gözüne dokunma” yerine “bebeğin gözleri çok narin, onun yerine ellerine dokun, eminim ellerini okşaman onun çok hoşuna gidecektir” deyin.

3. Çocuğunuzu kırmadan iş birliğini sağlamanın en iyi yollarında biri de uyarılarınızı bebeğin dilinden vermenizdir. Sanki bebek konuşuyor gibi sesinizi inceltip “bana gülümsemeni çok seviyorum”, “bana dokunmadan önce ellerini yıkarsan ben de temiz kalırım” diyebilirsiniz.

4. Sürekli hayır ve dur yerine ya büyükleri oyalayacak bir şey bulun, ya da küçüğü bir bahaneyle uzaklaştırın.

5. Çocuğunuzun bebeklik filmlerini ya da fotoğraflarını çıkarın. Hatta bunu doğumdan önce yapın. Kendisi bebekken ona da ne kadar çok ilgi gösterdiğinizi hatırlatın.

6. Hiçbir anne baba çocuklarına eşit davranamaz; adil davranması yeterlidir. Bu nedenle mutlaka herşeyi onlara eşit paylaştırmaya çalışmayın. Yaşına ve yapısına göre her çocuğun ihtiyacı ve anne babadan beklentisi farklı olacaktır. Bunların önce siz farkına varın, sonra da çocuklarınıza bu durumu anlatın: “Sana bir kaşık, ablana iki kaşık pilav koydum, çünkü o senden daha büyük ve daha çok yemeye ihtiyacı var”, “kardeşin henüz bakıma muhtaç, bu nedenle onu ben yediriyorum. Ama seni yedirmiyorum, çünkü büyüdün ve kendin yiyebiliyorsun. Senin de derslerine yardımcı oluyorum”

7. Büyük çocuk kıskanacak diye annenin küçük çocuğa daha az fiziksel ilgi ve yakınlık göstermesi, kardeşinin yanında öpüp okşamaktan kaçınması küçük çocuğun ihtiyaçlarının tam anlamıyla karşılanamaması anlamına gelir. Aksine abartılmadan, gereğince sevip okşanan kardeşini gören büyük çocuk kardeşini nasıl sevebileceğini öğrenirken, küçük çocuğun da ihtiyaçları karşılanmış olur.

8. Çocuklar arasında kesinlikle karşılaştırma yapılmamalı, rekabet hissi doğuracak yorumlar yapılmamalıdır.

9. “Sen annenin oğlusun, sen de babanın kızısın” gibi sözler kardeşler arasındaki ilişkiye zarar verir ve rekabet hissini artırır. Oysa çocukların hem annelerinin, hem de babalarının sevgisine ihtiyaçları vardır.

Anne babanın çocukları arasında ayrım yapmadığına öncelikle kendilerini inandırabilmeleri, çocuklarının kişiliklerine, yaşlarına, ihtiyaçlarına uygun tavır ve tutumlar sergileyebilmesi çoğunlukla kardeşler arasındaki olumlu ilişkileri güçlendirir.