OKUL ÖNCESİ EĞİTİMDE OYUNUN, OYUNDA YETİŞKİNİN İŞLEVİ

Yazar : Prof. Dr. Norma RAZON, Eğitim Danışmanı – Pedagog

Eskiden eğitim, çocuğu yetişkin toplumuna hazırlamak, öğretim de bireye birtakım temel bilgiler kazandırmaktı. Bugün artık çocuğu yetişkin toplumuna hazırlamak ve ona birtakım bilgileri kazandırmak yeterli olmamakta; eğitim daha geniş bir çerçeve içinde ele alınmaktadır.

Günümüzde eğitimin amacı: Bireyin en iyi şekilde gelişimini sağlamak, uyumlu ve mutlu bireyler yetiştirmektir. Eğitimin amacına ulaşması da ancak bireyi tanımakla mümkün olmaktadır. Bireyi tanımak, onu tanıyarak eğitmek de, tüm gelişim basamaklarını ve bu basamakların özelliklerini bilmekle gerçekleşebilmektedir.

Konumuz okulöncesi eğitimi olduğundan, bu dönemin, insan gelişiminde taşıdığı öneme değinmek istiyorum. İnsan yaşamının ilk beş-altı yılı, uzmanlar tarafından ” sihirli yıllar ” olarak adlandırılmaktadır. Çünkü bu yıllar zihinsel, bedensel, duygusal ve toplumsal gelişimin en süratli olduğu yıllardır. Yine bu yıllar, karakter ve kişilik oluşumunda en etkili yıllardır. Sihirli yıllar olarak nitelendirilen okulöncesi dönemde, çocuğun dış dünyayı tanıması için fırsat yaratmak, onun gelişimini sağlayan bir ortam hazırlamak, onu sosyal ilişkiler kurabileceği bir çevrede yetiştirmek, ona oyun imkanı ve oyun malzemesi sağlamak, aileye ve eğitimcilere düşen başlıca görevlerdendir.

Okulöncesi dönemde çocuğun en ciddi uğraşı oyun, en önemli işi yine oyundur (Montaigne). Eskiden oyun: Fazla enerjinin boşaltılması [Spencer], atalarımızın etkinliklerinin tekrarlanması [Hall], antisosyal eğilimlerden kurtuluş [Catharsis], gerçek hayata hazırlayan alıştırmalar [Gross], sinir sistemini uyardığı için organların gelişimini sağlayan bir araç [Karr] olarak ele alınmaktaydı. Günümüzde ise oyun şöyle tanımlanmaktadır:

  • Çocukluk döneminin temel amacıdır.

  • Öğrenme, yaratma, deneyim kazanma, iletişim kurma ve yetişkinliğe hazırlanma aracıdır.

  • Yorgunluk ve sıkıntılardan kurtuluştur.

  • Özgürce ve kendiliğinden yapılan, haz veren, mutluluk kaynağı olan çocuğu geliştiren ve eğlendiren etkinliktir, [Sel].

  • Çocuğun zihinsel yetenekleri kadar, tüm gelişim yüzlerini uyaran, duygularını ve duyularını geliştiren etkinliklerin tümüdür. [Tezcan].

Artık oyun, geçmişte olduğu gibi çocuğun boş zamanını geçirmek için yaptığı bir faaliyet olarak değerlendirilmemekte, oyunun bir ihtiyaç olduğu kabul edilmektedir. Oyun sırasında çocuk pek çok şeyi kendi kendine deneyerek öğrenmekte, kendisinde gizil güç olarak var olan yetenekleri geliştirmekte, birçok beceriyi zorlanmadan kazanmakta, yetişkinin ve dış dünyanın baskısından kurtulmaktadır. Bu açıdan ele alındığında oyunun geliştirici, eğitici, psiko-sosyal ve tedavi edici işlevleri ortaya çıkmaktadır.

  • Oyunun geliştirici işlevi : Oyun sırasında çocuğun bazı organları ya da tüm bedeni hareket halindedir. Çocuk hareketli oyunlarla kaslarını geliştirme fırsatını bulur, el becerisini geliştirir, bir takım beceriler kazanır, birikmiş enerjisini oyun yoluyla harcamayı öğrenir. Çocuk bedenini ve bedeninin kısımlarını tanır, bunların görevlerini keşfeder, bunlardan yararlanmayı başarır.

  • Oyunun eğitici işlevi : Oyun yoluyla çocuk çevresindeki nesneleri tanımayı, cisimleri kullanmayı öğrenir. Çocuk: küçük – büyük, ağır – hafif, az – çok gibi bir takım kavramları oyunda kazanır. Renkleri, boyutları ve biçimleri ayırd etmeyi öğrenir.

  • Oyunun psiko – sosyal işlevi : Yetişkinin müdahalesine gerek kalmadan, çocuk bazı gerçekleri oyun sırasında öğrenir. Keşfetme, yaratma etkinlikleri ile zihinsel yeteneklerini harekete geçirir. Çaba harcamayı, başladığı işi bitirmeyi ve bundan zevk almayı öğrenir. Kabullenmekte güçlük çektiği kuralları benimser. Deneme – yanılma yoluyla doğruyu bulmayı öğrenir. Ben ve başkası kavramlarını kazanır. İşbirliği, paylaşma, yardımlaşma, yenme ve yenilmeyi yaşayarak öğrenir. Kısaca sosyalleşmeyi başarır. Bu arada çocuk, oyun yoluyla iletişim kurmayı, duygu ve düşüncelerini ifade etmeyi öğrenir.

  • Oyunun tedavi edici işlevi : Çocuk, oyun yoluyla yetişkin baskısından, sıkıntı, üzüntü gibi olumsuz duygularından kurtulur. Kardeşine yönelik saldırganlığını, annesine duyduğu kızgınlığı oyuncak bebeğine yöneltir. Kısa bir süre için de olsa oyunlarında korku, endişe, öfke, kıskançlık gibi duyguları yenmeyi başarır.

  • Duyu hareket şemalarının geliştiği ilk iki yılda, çocuğun yaşamına alıştırma oyunlarının, oyunlarına da hareketin egemen olduğu görülür. Çocuk bu devrede yapabildiği hareketleri tekrarlar. Bu tekrarlar bir yandan çocuğun becerilerini geliştirirken, öte yandan çocukta haz duygusunu geliştirir. Bu dönemde çocuğun en çok tekrarladığı ve zevk aldığı hareketler: yakalama, çekme, itme, atma, çarpma, incelemedir. Bebeklikten kurtulup, ilk çocukluğa geçmesiyle çocuğun yaşamında sembolik oyun belirir. Çocuk, oyunlarında gerçeği istediği şekilde değiştirir, çevresindeki cisimleri istediği gibi kullanır, kendisini farklı kişilerin yerine koyar, bebekleriyle konuşur. Bu arada kendisi için zevk kaynağı haline gelen dramatik oyunla çocuk, gerçek hayatta yapmaktan çekindiği şeyleri yapar, bundan mutlu olur. Nihayet çocuğun oyununa kuralın girmesiyle, çocuk kurallı oyundan zevk almaya başlar. Başta çocuk, yetişkinin ya da arkadaşının koyduğu kuralı benimserken, zamanla kendi de yeni kurallar bulmaya ve bunları uygulamaya başlar.

Gelişim aşamaları boyunca gözlem yaptığımızda, başlangıçta çocuğun tek başına oynadığını görürüz. Çocuk kendi kendine oynar, konuşur, zamanla başkalarının oyunlarını izlemeye başlar ve bundan zevk alır. Bu arada iki çocuğu yanyana koyduğumuzda, iki çocuğun aynı materyelle oynadığını, ancak her birinin ayrı ayrı oyunlar kurduğunu – paralel oyun oynadıklarını – aralarında iletişim olmadığını görürüz. Daha sonra çocuk, yanında arkadaş aramaya başlar, arkadaşıyla oynamaktan mutlu olur. Artık birlikte oynanan oyunlar, işbirliğine dayalı oyunlar çocuğun yaşamında yer alırlar. Bireysel oyundan, kollektif oyuna geçerek çocuk sosyalleşir.

Oyun türlerine gelince :

1. Taklit oyunları

2. Yaratıcı oyunlar

3. Macera oyunları

4. Açık hava oyunları

5. Yıkıcı – yapıcı oyunlar

6. Hayâli oyunlar gibi oyun türlerinden söz edildiğini görürüz.

  • Taklit oyunlarında, çocuk çevresindeki yetişkinleri gözlemleyerek, farklı meslek sahiplerini, anne ve babasını taklit ederek yetişkin dünyasını ve meslekler dünyasını tanımaya başlar.

  • Yaratıcı oyunlarda; çocuk kil, kum, hamur, çamur gibi malzemeleri kullanırken, inşa oyunları oynarken, hayâl gücünü geliştirir, yaratıcılık gücünü harekete geçirir. Maddeye şekil vermeyi, farklı modeller yapmayı öğrenir.

  • Macera oyunları ile çocuk, bedensel gücünü kullanarak bazı engelleri aşmayı öğrenir. Atlama, zıplama, tırmanma, saklanma gibi etkinlikler ile kendi için yeni olan her şeyi dener, kendi fizik gücünü de geliştirir.

– Açık hava oyunları, çocuğun bedensel gelişimini sağlayan etkinlikler arasında yer alır. Çocuk kazma – kürek gibi araçlarla, kum, çamur ve toprakla oynayarak doğayı tanımayı öğrenir.

  • Yıkıcı – yapıcı oyunlar : Bunlar yaratıcı oyunlardan farklı olarak, çocuğun merakını gidermeye yönelik oyunlardır. Çocuk, elindeki bütünü parçalarına ayırarak merakını gidermeye çalışır. Bütün-parça ilişkilerini öğrenirken, analiz-sentez becerilerini kazanır.

Hayâli oyunlar: Çocuk, bu tür oyunlarda kendini bir başkasının yerine koyarak, gizli duygu ve düşünlerini açığa vurur. Çocuk, gerçek hayatta yapamadığını, oyun sırasında gerçekleştirerek üzüntü, kırıklık, aşağılık duygusu gibi olumsuz duygulardan kurtulmayı öğrenir.

Sözü geçen bu oyunlarda kullanılan, çocuk için zevk kaynağı olan materyeller :

  • Su / Kil, kum, çamur, oyun hamuru / Boyama malzemesi / Yapı ve inşa malzemesidir.

Su : Her yaştaki çocuğa haz veren, deney ve keşif olanakları sağlayan suyun, oyun materyeli olarak değeri büyüktür. Oyun süresi çok kısa olan çocuğun bile, su oyunundan zevk aldığı bilinen bir gerçektir. Çocuğu uzun süre meşgul edebilen su, şu işlevleri yerine getirir:

  • Dokunma duyusunu geliştirir [sıcak – soğuk

  • Utangaç çocuğu uyarır.

  • Saldırgan çocuğu sakinleştirir.

  • Dikkat süresi kısa olan çocuğu uzun süre oyalayabilir.

  • Çekingen, utangaç, ürkek çocuğun sıkıntısını hafifletebilir.

  • İletişim kurmada kolaylık sağlar.

Kum – çamur – kil – hamur – macun – plasterin: Çocuk, kum ve çamurla birçok şekil yapabilir. Aynı malzemeyi yapıp bozmayı öğrenir. Yaratıcılığını, hayâl gücünü kullanır. Kuma, çamura şekil verirken kova, kürek, kalıp, elek kullanmayı öğrenir. Kile, plasterine ve hamura şekil verirken el kaslarını çalıştırır, el becerisini geliştirir. Boyama işleminde kullanılan parmak boyası, sulu boya ve resim malzemesi ile yapılan resim, boyama, karalama etkinlikleri de aynı işlevleri yerine getirirler.

Yapı – inşa malzemesi : Tahta parçaları, küpler, bloklar, plâstik parçaları, kâğıt ve karton parçaları ile model inşa etme, çocuğun yaratıcılığını ve hayâl gücünü geliştirir. Çocuk dikkatini bu malzemeyi kullandığı etkinliklerle yetişkinin dikkatini üzerinde toplamayı başarır. Başarısı onda mutluluk yaratır.

Kuklalar, bebekler : Çocuğun evcilik, bakkalcılık gibi taklit oyunlarının en değerli araçlarıdır. Çocuk, bebekleri ile konuşurken, kuklaları birbirleriyle konuştururken bir takım gizli duygularını dile getirir. Aile yaşamını oyununa yansıtır, karşılanmamış olan bazı ihtiyaçlarını oyun sırasında giderir. Örneğin, bebeğinin saçını çekerek veya onu cezalandırarak çocuğun rahatladığı gözlenir.

Bu oyun malzemelerinin yanı sıra, oyuncaklara değinmemek mümkün değildir. Çocuğun bedensel, zihinsel, duygusal ve toplumsal gelişimini sağlayan tüm oyun materyeli, oyuncak adı altında toplanabilir. Plâstik bir araba da, tahta bloklar da, evdeki terlikler de çocuk için oyun materyelidir.

“Dünyanın parasını verdim, en pahalı oyuncakları aldım ama çocuğum evdeki terlikleri dizip trencilik oynuyor veya boş makaralarla boş pilleri dizip tren yapıyor” diyerek yakınan anne baba sayısı az değildir.

Ünlü bir eğitimci; “oyuncaklar, hayatın gerçeği ile çocuğun acizliği arasında yer alan deney araçlarıdır. Çocuğun çevresini saran eşyalar, onun boyuna oranla o kadar büyük, yakalama organlarından o kadar uzak, görme çizgisinin de o kadar üstündedirler ki, çocuğun etrafında oyuncaklarla doldurulması gereken boşluk var gibidir,” der. İşte bu boşluğu uygun şekilde doldurmak, yetişkine düşen bir görevdir.

Yetişkin, çocuk için oyun materyeli veya oyuncak seçerken, onun yaşını, olgunluk düzeyini, yetenek, ilgi ve isteklerini göz önünde tutmalıdır. Çocuğun yaşına ve olgunluk düzeyine uygun olmayan malzeme, çocukta ilgi uyandırmaz. Çocuğun yetenek ve becerilerine uymayan oyuncak, çocuğu mutlu etmez. Çocuğun ilgilerine hitap etmeyen malzeme, çocuğun dikkatini çekmez. Bu nedenle yetişkin, oyuncak seçimine gitmeden önce çocuğunu çok iyi tanımaya özen göstermelidir. Çocuğun yaş düzeyinin altında olan, onun yetenek düzeyine oranla basit ve kolay oyun materyeli, ona cazip gelmez, ilgisini çekmez.

Çocuğun yaş düzeyinin üstünde olan, onun yeteneklerini zorlayan oyun materyeli de,çocukta kırıklık ve mutsuzluk yaratır. Bu noktaları dikkate alarak, oyun ve oyuncak seçimine aile gereken önemi vermelidir.

Ayrıca yetişkin,

  • Oyunun eğitim aracı olduğunu bilmeli, çocuğa oyun oynaması için fırsat yaratmalı, malzeme sağlamalı,

  • Bireysel oyuna da, grup oyununa da zaman ayırmalı,

  • Çocuğuna yaşıtlarından ve farklı yaştaki çocuklardan oluşan bir oyun çevresi yaratmalı. Bazen yalnız, bazen yaşıtları ile bazen de yetişkinlerle oynamasına izin vermeli.

  • Bazen çocuğun oyununa katılmalı, bazen izlemeli,

  • Açık hava oyunlarına da, masa başı faaliyetlerine de yer vermeli,

  • Çocuğa oyun oynaması için yer göstermeli, buna zaman ayırmalı ve çocuğa bir oyun köşesi yaratmalı. [Çocuk oynarken zaman zaman yetişkinin odada bulunmasında yarar vardır.]

  • Çocuğun oyununu bozmamalı,

  • Çocuğun ürettiklerine gereken önemi vermeli,

  • Oyun süresini beraberce belirlemeli,

  • Bıkkınlığı önlemek için küçüklere az oyuncak vermeli, bunları sık sık değiştirmeli, çok oyuncak vererek çocuğu kararsız kılmamalı,

  • Çocuktan yapamadığı bir şeyi istememeli,

  • Çocuğun yaptığını devamlı düzeltmemeli, sık sık düzelterek çocuğun zevk ve güvenini sarsmamalı,

  • Oyun sırasında emir vermemeli,

  • Oyunda soru sormasına fırsat vermeli ve bunları cevaplamalı,

  • Deneme yapmasına izin vermeli, sabırlı olmalı,

  • Aşırı övmekten kaçınmalı, ölçülü ilgi göstermeli,

  • Çocuğun daha küçük yaşta oynadığı oyuncağı ya da kırık oyuncakları ona sormadan atmamalı, “sen artık büyüdün, bu oyuncağı kardeşine ver” diyerek oyuncağını elinden almamalı,

  • Oyuncak seçiminde kız-erkek ayrımı yapmamalı, çocuğa oyuncaklarını sıraya koyma alışkanlığını kazandırmak için oyun sepeti yerine, raflardan yararlanmalı, kutuları tercih etmeli,

  • Oyuncaklarını paylaşma fırsatı yaratmalı,

  • Oyuncak her zaman ödüllendirme aracı olmamalı, oyun ve oyuncağı sadece ödüllendirme aracı olarak kullanmamalı,

  • Oyuncak toplama eğitimini vermek isterken, oyun oynama zevkini yok etmemeli,

  • Oyuncak seçiminde çocuğu özgür kılmalı, ona sadece rehberlik etmeli,

  • Oyuncak seçiminde çocuğun heyecanını paylaşmalı

  • Oyuncağın sadece satın alınan ve pahalı olan oyuncak olmadığını bilmelidir.

Kaynaklar

  • AUFAUVRE, M.J. : Apprendre a jouer, apprendre avivre, Delachaux et Niestle, Paris, 1980.

  • BANDET, J. et SARAZANAS, R. : L’enfant, les jouets et les Nouveaux jouets, Casterman, 1982.

  • HURTIC, M.C., Hurtig M. Et… : Jeux et activies des enfants de 4 a 6 ans dans la cour de recreation,

  • Enfance 1971, 4-5, 433-443.

  • MICHELET, A.: Les outils de I’enfance, Delachaux et Niestle, Nechatel, 1972.

  • ROBIN. : La guerison des defauts et des vices chez l’enfant, Ed Domat Montchrestien, Paris, 1948.

  • SANDSTRÖM, C.I. [Çev. Semin R. ] : Çocuk ve Gençlik Psikolojisi, İ.Ü. Edebiyat Fakültesi. Yay. 1614, İstanbul, 1971.

  • TEZCAN, M. : Boş Zamanlar Sosyolojisi, Doğan Matbaası, Ankara, 1977.

  • Ya – Pa Okulöncesi Eğitimi ve Yaygınlaştırma Semineri Dergisi

  • Ya – Pa Yayınları, İstanbul 1985, Sayı 1985 – II – III. S. 57-64