BABA VE ÇOCUK İLİŞKİSİ

Yazar : İvet ALBUKREK, Uzman Psikolog Danışman

Babalık bireye doyum sağlayan önemli bir tecrübedir. Bir erkek için duygusal açıdan alabileceği hiçbir ödül, çocuklarını doğdukları andan, bağımsız yaşayabilecekleri çağa gelinceye kadar gereğince yetiştirebilmek kadar doyurucu olamaz. İyi baba olmak; sevgi, deneyim, sabır ve bilgilenme işidir. Babalık yaşantısı annenin hamile olmasıyla başlar.

Bu dönemde baba adayı, doğum öncesindeki gelişimi eşiyle birlikte adım adım izler. Eşini gerginleştirecek ortamı oluşturmamaya özen gösterir. İşte babalık sorumluluğu da böylelikle başlamış olur. Destekleyen eşin sağladığı rahat ortamla kolay ve sorunsuz doğum arasında olumlu bir ilişki bulunmuştur.

Doğumdan sonra tıpkı annede olduğu gibi, babanın da çocukla duygusal ilişkiyi kurabilmesi için onunla fizik temasa ihtiyaç vardır. Bunun için de çocuğun beslenme ve oyun faaliyetlerinde babanın etkili olması gerekir ki, bazı babalar bu tür işlerin erkek işi olmadığını düşünüp yapmayı reddederler. Oysa baba annenin hamileliğinden başlayarak ona destek olarak, gelecekteki çocuğun sorumluluğuna ortak olmalıdır. Yenidoğan için anne, dünyanın tamamı, kendi bedeninin uzantısıdır. İlk iki yıldaki anne çocuk ilişkisinin önemi babanın rolünü azaltır. Bebek stres durumlarında babadan çok anneyi tercih etmektedir. Nasıl ki ilk iki yıl için annenin varlığı, ilk dış dünya algıları için vazgeçilmezse, ikinci yıldan itibaren babanın önemi de giderek artmaya başlar. Çocuk babayı kendinden farklı olarak algılar anne ise daha çok kendisine benzeyendir. Babanın varlığıyla çocuk, annenin yalnız kendisine ait olmadığını, annenin kendisinden başka kişilerle de ilgilendiğini görür. Bu durum, onda bir iç çatışmaya bağlı olarak huzursuzluk ve sıkıntı hali doğurabilir.

Baba;

  • Anneyi mutlu etmek ve ona yardımcı olmak,

  • Otoriteyi sağlamak ve annenin çocuğa getirdiği düzeni sürdürmek,

  • Toplumla bağ kurmak ve statü kazandırmak için gereklidir.

Bundan başka baba, eğer anne çalışmıyorsa dış dünya ile bağı oluşturur, aile dışı gerçekliği şekillendirir, baba ailenin toplumla ilişkilerini kuran önemli bir köprü konumundadır. Bu işleviyle o, çocuğun sosyal gelişiminde ve özgüveninin kazanılmasında önemli bir etkiye sahiptir. Baba çocuk için hem bir sevgi nesnesi hem de örnek alınacak kişidir.

Anne ve babalar arasında önemli bir tercih farkı görülmemesine karşın, genel olarak babaların, ilk çocukta tercihlerinin erkek çocuk üzerinde yoğunlaştığı görülmüştür. Nedenler sorulduğunda, yarıdan fazlası bir erkeğin erkek çocuk istemesinin son derece doğal olduğunu, bir kısmı ise erkek çocuklarıyla birlikte gerçekleştirebilecekleri faaliyetlerin daha çok olduğunu, bir diğer grup ise aile isminin devamını erkek çocuğun sağlayacağını neden olarak ileri sürmüşlerdir.

Böylece babaların oğullarıyla daha erken özdeşleşmeleri ve kendilerini onlara daha yakın hissetmeleri sonucu doğmaktadır. Kız çocuğa sahip olanlarla, erkek çocuğa sahip babalar arasında belirgin bir fark görülmüş, erkek çocuğa sahip olanların, çocuklarına daha yakın oldukları belirlenmiştir. Erkek çocuk babaları tarafından en sık belirtilen ortak faaliyetler fiziksel oyun ve spor olmuştur. Erkeklerin çoğunluğu için, futbol, özellikle belirtilen bir spor faaliyetidir. Kızlar için en çok bahsedilen faaliyet, akademik öğrenmede ona yardım etmek, çocuğu desteklemek olmuştur.

Gözlemler sonucunda, babaların genel olarak erkek çocuklarıyla birlikte oynadıkları oyunların süresinin, kızlara oranla biraz daha uzun olduğu görülmüştür. Kızlarla oynanan oyunlar, daha çok şakalaşmak, saldırganlığa kontrol altında izin vermek ve babanın güç ve kuvvetinin sergilenmesinin karışımından oluşmuş oyunlardır. Erkeklerle oynanan aktif oyunlar ise, daha çok iki eşit güçteki insanın birlikte rahatlamaya çalışmaları şeklinde belirlenmiştir. Babaların, çocuğun gelişimindeki rolünü kuramsal açıdan ele aldığımızda;Davranışçı açıdan çocukla birlikte geçirdiği sürenin kısmen kısa olması nedeniyle babanın rolünün daha önemsiz olduğu sonucu çıkarılabilir. Ancak, babaların uygun davranış konusundaki tavırları daha belirginse, bu davranışlar arasında kesin çizgiler çizmişlerse, kız ve erkekler arasındaki davranış farklarını oluşturma ve güçlendirmedeki rolleri anneninkinden daha önemli yer tutar.

Sosyal öğrenme teorisi ise, çocuğun aynı cinsten yetişkin modelini gözleme sürecini vurgular. Gözlemin yanı sıra, ebeveynin kız ve erkeklere farklı muamele yapmalarının önemi üzerinde durur. Psikanalitik teori ise, 4-5 yaşa gelene kadar babanın öneminin çok büyük olmadığını, çünkü bu döneme kadar erkek ve kız çocukların her ikisinin de anneleriyle özdeşleştiklerini ileri sürer. Bunun yanı sıra, psikanalitik teori; saldırganlık, bağımlılık, oyun şekli gibi noktalarda görülen farklılığı çevresel etkenlerden çok, biyolojik etkenlerle açıklama eğilimindedir.

Konu teorik olarak ele alındığında, annelerin çocukların cinsiyetlerine uygun davranışlarından daha çok, onların bakımı ve memnun edilmeleriyle ilgili oldukları öne sürülmüştür. Öte yandan, babaların dış dünyayı aileye tanıtma ve başarı konusu ile daha ilgili olmaları, onların kız ve erkek çocuklarla farklı ilişkiye girmelerine neden olmaktadır, savını ileri sürmüştür. Okul öncesi dönemde çocuk, anne ve babasının duyuş, düşünüş ve davranışlarını taklit eder, onu kendisine model alır. Onların özellikleriyle değer yargılarını örnek olarak benimser, hareket, tutum, konuşma gibi davranışlarını taklit etmeye uğraşır. Bir başka deyişle, çocuk dış dünyayı anne ve babanın gözlüğü aracılığıyla görmeye çalışır. Okul öncesi dönemde anne ve babasını böylesine etkili birer model olarak alması, çocuğun gelecekteki kişilik yapısını, duygu ve düşüncesini doğrudan etkiler. Kuşkusuz anne ve babanın olumsuz tutum ve davranışları da, çocuğun kişiliğini olumsuz yönde etkileyecektir.

İlk çocukluk döneminde görülen en önemli gelişimlerden biri, kız çocuğun anneye, erkek çocuğun babaya olan hayranlığından kaynaklanan taklit ve kendini onlarla özdeş tutmak eğilimidir. Kız çocuğu, anne gibi giyinmek, davranışlarını onunkine benzetmek, onun gibi süslenmek hevesindedir. Erkek çocuksa babası gibi olmak, onun gibi davranmak ister. Babaya hayrandır, dünyada babasından güçlü, becerikli, akıllı ve üstün kimse yoktur. Güçlü ve kuvvetli bir babayla kendisini özdeş tutması, çocuk için önemli bir güven kaynağıdır. Öte yandan kendisini yetersiz bir modelle özdeşleştiren bir çocuk, örnek aldığı modelin istenmeyen özelliklerini fark ettiğinden, endişeli ve güvensizdir.

Yapılan araştırmalar baba çocuk ilişkisinin çocuğun bilişsel gelişimi ve okul başarısını büyük ölçüde etkilediğini vurgulamakta, babasıyla yakın ve nitelikli bir ilişkiye sahip olan çocukların okul başarılarıyla, bilimsel gelişimlerinin olumlu açıdan etkilendiği belirtilmektedir. Babanın yokluğu, pasişiği ya da ilgisizliği çocuğun kişilik yapısını ruh ve beden sağlığını büyük ölçüde etkileyebilir ve bazı uyum ve davranış bozukluklarının nedeni olabilir. Ülkemizde baba, genellikle ya çok çalıştığı için çocuklarını görememekte ya da çok yorgun olduğu için onlarla ilgilenememektedir. Çalışması dışında kalan boş zamanını kendi ilgisi doğrultusunda değerlendirmeyi yeğlemektedir. Bu koşullar için de çocuk da babadan kendisine zaman ayıramayacak kadar meşgul insan olarak bahsetmekte, onunla olan iletişimi giderek kopmaktadır.

Babanın pasif ve ilgisiz olduğu aile ortamları sadece çocuğun sosyal gelişimini etkilemekle kalmamakta, özellikle erkek çocuklarda çeşitli cinsel kimlik karmaşalarına sebep olabilmektedir. Çocuğun sürekli anne ile birlikte olması, zaman içinde onunla bütünleşmesine ve özdeşim modeli olarak anneyi almasına sebep olabileceğinden, erkek çocuk, anne gibi olmak, onun gibi makyaj yapmak girişimlerinde bulunabilmektedir.

Oysa babadan istenen her şeyden önce çocuğun büyüme ve sorumluluğunda eşit hisseye sahip olduğunu anlamasıdır. Baba, hafta sonları çocuğuyla birlikte müzeye , tiyatroya, sinemaya, kitapçı dükkanına, resim galerisine, konsere, maça vb. giden ve onunla top oynayan, balık tutan bir arkadaş olmak durumundadır. Bunların yanı sıra babanın çocuğu kendi işyerine götürmesi ve gerektiğinde yaşına göre bazı basit görevler vermesi ona güven vermesi ve sorumluluk duygusunun pekişmesi açısından büyük önem taşır. Etkileşimin kalitesi süreden daha önemlidir. Yine baba, çocuğunun okula ilişkin ve diğer sorularını cevaplandıran, akşamları uyku öncesi onunla sohbet eden bir birey olabilmelidir. Ancak, böyle bir ortamda çocukla, istenen yakın dostluk ve diyalog kurulabilir ve çocuk huzurlu, kendine güvenen, özerk bir kişiliğe kavuşabilir. Ayrıca erken gelişim yıllarından itibaren çocuklarıyla tensel temas içerisinde olan, onları kucaklayan babaların, çocuklarının ilerideki okul başarılarını olumlu etkiledikleri saptanmıştır.

Babanın ayrılıktan doğan yokluğu halinde, düzenli aralarla çocuğu görmesi, onunla ilgilenmesi, oyun oynaması, tiyatro, müze, konser ve maça götürerek ev dışında ortak ilgi alanları oluşturması gereklidir. Babanın ölümü halinde ailede baba yerine geçecek (dayı, amca, dede gibi) bir kişinin model rolünü üstlenmesi yerinde olur. Ayrıca baba, ailede güven supabı olarak değerlendirildiğinden, yokluğu durumunda çocukta bazı korkulara, güvensizlik belirtilerine ve sosyal gelişimde gecikmelere rastlanabilir. Yapılan araştırmalar en güvenli çocukların, babalarıyla en çok ilişki kuran çocuklar olduğunu saptamıştır.

Çocuklarıyla nitelikli bir ilişki kurabilmeleri için babalara öneriler. Çocuklarınız için önemli olan tarihleri ajandanıza işleyin. Çocuğunuzla fiziki kondisyon gerektirmeyecek bir hobi ya da etkinlik başlatın, belki yaşamınızın sonuna kadar bunu birlikte sürdürebilirsiniz. Çocuklarınıza her gün, onları ne kadar çok sevdiğinizi söyleyin. Mümkün olduğunca sık fiziksel sevgi gösterin. Çocuklar mektup almaya bayılırlar. Evden uzakta olduğunuzda onlara birkaç satır yazmayı ihmal etmeyin. Çocuklarınızla diz çöküp göz teması kurarak konuşun ve onları gözlerinizle dinleyin. Büyüdüklerinde mahremiyetlerine saygı gösterin. Odalarına girerken kapıyı çalın ve çok hayati bir gerekçe olmadıkça odalarını karıştırmayın, günlüklerini okumayın. Televizyonsuz bir gece saptayın ve birlikte yaratıcı bir şeyler yapmayı planlayın.

Elinizden geldiğince çocuklarınıza ayırdığınız zamanlarda telefonlara cevap vermemeye çalışın. Aile gelenekleri geliştirin. Her cumartesi akşamı hamburger pişirmek kadar basit bir gelenek de olabilir. Elinizden geldiğince sofraya birlikte oturun. En sevdikleri televizyon programını onlarla birlikte izleyin ve neden sevdiklerini anlamaya çabalayın. Herhangi bir şey için çok çalıştıklarında başarısız olsalar bile onları övün. Çocuğunuzu işyerine götürün, koltuğunuza oturtun ve gün içinde neler yaptığınızı anlatın. Sisin için önemli olan değerlerin bir listesini çıkarın. Bunları etkin bir biçimde çocuğunuza aktarıp aktarmadığınızı sorun kendinize. Bir çocuğu kurallar ve değerler olmadığına inandırmak, ona güvensizlik duygusunu aşılamanın en garantili yoludur.

Bir işe sahip olma şansına erişmişseniz, bu işe gönül verin. Ancak yaşamınızın hayati bir parçası olmakla birlikte, sadece bir parçası olduğunu ve sizi çok yükseklere çıkarsa bile, günün birinde bir başkasının sizin yerinizi alacağını sakın unutmayın. Hiç kimse kucağınızda tuttuğunuz o minik bebeğin babası olma görevini sizin elinizden alamayacaktır. Yaklaşık yarım asırlık bir süre boyunca çalışabilirsiniz ama çocuğunuzun önem verdiği şeyler için ayıracağınız zaman o kadar kısıtlıdır ki. Zamanınız konusunda size sayısız gelecektir ve çocuklarınıza her zaman sizden istedikleri zamanı ayıramayabilirsiniz. Ama mümkün olduğunca ileri bir tarihe kadar günleri saymaya başlayın. Birini bile kaçırmamaya özen gösterin.

Ölüm döşeğinde olan kimsenin keşke işime biraz daha fazla zaman ayırabilseydim dediği duyulmamıştır ve unutmayın ki çocukluk kapısı bir daha hiç açılmamak üzere hızla kapanır.